The Office'in İlk Sezonu Neden Sevilmiyor?
The Office'in İlk Sezonu Neden Sevilmiyor?
Öncelikle şunu bilmeliyiz: 2005 yılında ekranlarda görmeye başladığımız Amerikan (U.S.) versiyon The Office, orijinal The Office değil. 9 sezonluk Amerikan versiyonundan önce 2001 yılında İngiliz komedyen Ricky Gervais tarafından yaratılan 2 sezonluk bir İngiliz (U.K.) versiyon The Office var. Amerikan versiyonun ilk sezonunu anlamak için İngiliz The Office hakkında konuşmalıyız. Çünkü ikisi de aynı tarzda ilerliyor.
The Office bir mockumentary, yani bir sahte belgesel. Hâliyle diziye belgeselimsi bir hava hâkim. Gerçekçilik ön planda tutulmuş ve hayatın hayatmış gibi hissettirmeyen yanlarına dikkat çekilmiştir. Her yer, her şey gridir. Monoton hayatları olan, cansız, beklentisiz karakterleri izleriz ve bu, böylece devam eder. Ana karakterimiz -İngilizde David Brent, Amerikanda Michael Scott- bel altı, ırkçı ve komik olmayan şakaları; saygısızlığı, çocukça davranışları, ciddiyetsizliği gibi özelliklerinden dolayı dizideki diğer karakterler tarafından pek sevilmez ve saygı duyulmaz. Bu karakteri izlemek, onun adına utanmak, ondan tiksinmek, izleyenlerin kaçınılmaz sonudur. Öyledir ki empati yapmak neredeyse imkansızdır. Karakterle kurulabilecek bir bağ yoktur. Dört bir yandan boğuluyormuşsunuz hissi verir. Tüm bunlarla birlikte hayatın kötü yanları, Pink Floyd'un deyişle ayın karanlık yüzü, seyircinin suratına suratına atılır. Yine Pink Floyd'un deyişiyle, ayın karanlık bir yüzü yoktur, çünkü ay tamamen karanlıktır. İngiliz versiyon, bu felsefeyle devam eder ve dizinin sonuna kadar da bırakmaz. İzleyiciyi uzaklaştıran en büyük etken budur. Bunlar, birazdan ayrıca bahsedeceğim klasik sit-com anlayışına aykırıdır.
Birçok izleyenine göre "eh işte" kıvamında olan, bazılarına göreyse Amerikan versiyonundan -daha gerçekçi olduğu için- çok daha başarılı kabul edilen 2001 yapımı İngiliz The Office, iki sezonunun ardından çekilen Yılbaşı özel bölümüyle 2003’te rafa kaldırıldı. Bunun nedeni düşük reytinglerdi. Amerikan versiyon da ilk sezonda aynı yoldan ilerlemesi nedeniyle beğenilmedi tabii, bu nedenle iptal edilmesi planlanıyordu. Her nasılsa dizinin aynı fikirle yola çıkan Amerikan versiyonu 9 sezon boyunca devam etti ve günümüzde bile adından sık sık söz ettiriyor. Nasıl bir değişikliğe gidildi de dizi 8 sezon daha ekranlarda kaldı? Yaptığı değişikliğin ne olduğunu konuşmadan önce şu soruya bir cevap bulalım: Bu iki proje neden sevilmedi? Çünkü günümüz insanının tipik ihtiyaçlarını karşılayamadılar. Neden bahsediyorum?
Sit-com'ların Amacı
Sit-com deyince insanın aklına gelen belli başlı şeyler vardır. The Office bir sit-com olduğundan tüketiciler, farklı beklentilere giriyor. Örneğin, dünya çapında adını en çok duyurmuş olan sit-com gelir akla: Friends. Hayatın koşuşturmacası içinde yaşayıp giden 20'li yaşlardaki altı arkadaşı konu edinen dizinin temelinde yatan fikirlerden biri de, bazı şeyler kötü yola sürüklense bile hepsi geçicidir, eninde sonunda her şey düzelir, tarzında bir önermedir. Burada vurgulamak istediğim şey, televizyonda veya sinemada gösterime sunmak adına yaratılan projeler her şeyden önce birer üründür. Bazı projeler ise sanatsal yönünden çok bir ürün gibi tüketilmesi yönünden bilinir ve tavsiye edilir. Sit-com'lar, tüketim söz konusu olunca bir listede en başlarda bulunur şüphesiz. Sit-com'ların moral artırmak gibi amaçlarla bolca tüketildiği su götürmez bir gerçek. Bu da kendilerine ekranlarda yer bulan bu ürünlerin neden hâlâ göz ardı edilemez bir popülerliğe sahip olduğunu kanıtlıyor: İnsanlar iyi hissetmek istiyor. Gündelik yaşamlarından sonra biraz dinlenmek, daha keyifli hissetmek ve hayata daha umutlu bakabilmek istiyorlar. Sit-com'lar da her dönemde bu görevi başarılı bir şekilde yerine getiriyor. Sit-com'ların adeta bir ilaç gibi kullanıldığı bölgelerin genellikle üçüncü dünya ülkeleri olması da durumu özetliyor sanki.
Sonuç Olarak The Office?
Tüm bu yaşananlardan bir ders çıkarılmış olmalı ki; dediğim gibi, dizinin tarzı değiştirildi. Karamsar, boğucu İngiliz havasından; pozitif, neşeli Amerikan havasına geçildi. Böylece karakterlere duyulan sempatimiz arttı. Ortam renginin griliği yok edildi. Samimi ofis havası oluşturuldu. Karakterlerin hayalci tarafı gün yüzüne çıkmaya başladı. Kısacası bunlar gibi birçok değişiklik yapıldı. Tabii anında fark edilebilecek derecede bir değişim söz konusu değildi, gelişmeler zamanla, sıra sıra yaşandı. Bu değişiklikler yapılmasaydı, belki de The Office zihinlerdeki tozlu raflarda duracaktı. Ama günümüzde sit-com deyince akıllara gelen ilk eserlerden biri hâline geldi, The Office.
Dizinin eski tarzının tutmamış olması sizi yanıltmasın. Bu, dizinin kötü olduğu anlamına gelmez. Her proje herkesin hoşuna gitmez sonuçta. Gerçekçilik arıyorsanız İngiliz The Office sizin "ilaç"ınız olacaktır ve belki de diğer birçok sit-com'u yapmacık bulacaksınızdır.
The Office'in yaratıcısı, dizinin David Brent'i, Ricky Gervais bile İngiliz komedisinin tutulacak bir tarz olmadığını söylemiştir.
Keşke o günler geçip gitmeden önce, o eski güzel günleri yaşıyor olduğumuzu bilmenin bir yolu olsaydı.
- Andy Bernard a.k.a. The Nard Dog
Görüşmeye katılın