DOGVILLE: TİYATRAL BİR YOZLAŞMA ÖYKÜSÜ

 


Herkese selamlar. Bugün Lars von Trier tarafından ortaya konmuş bir filmi inceleyeceğiz. Inceleme spoiler içerecektir. Kendisi baş başına bir yazının konusu olan bu yönetmene başka bir zaman da değineceğiz. Bugünlük sadece yaptığı bir filmle yetineceğiz. 


Öncelikle, film tiyatral bir havada canlandırılıyor. Yani evler yok, sadece çizgiler falan var. Yönetmen neden böyle bir tercihte bulunmuş bir fikrim yok lakin değişik bir tarz görmek benim çok hoşuma gitmişti doğrusu.  Konusuna ve senaryoya da biraz değinmek istiyorum. 


Dogville, unutulmuş köhne, ücra, kendi içinde sakin bir hayat rutini barındıran insanlara ev sahipliği yapan bir kasabadır. Bir gün bu kasabaya yolu düşen genç bir bayan gelir ve başının dertte olduğunu, mafyanın peşinde olduğunu ve onların kendisini mafyadan saklamasını istediğini söyler. 


Gidecek hiçbir yeri olmayan Grace karakteri, Dogville kasabası tarafından kabul edilir ve orada yaşamaya başlar. Filmin bu noktasından itibaren güç yozlaştırır yargısı adım adım vuku bulmaya başlar. İlk başta herkesin nazik davrandığı Grace, zamanla herkesin bir şekilde ve her anlamda yararlandığı, kendisine büyük bir iyilik yapıldığı için bu iyiliğin karşılığını vermek zorunda olan birisiymiş gibi muamele görmeye başlar. Grace hiçbir şekilde kasabadaki hiçbir kişiye zarar vermez, kötü geçinmez ama ne yaparsa yapsın oradaki insanlara yaranamaz. Belli bir süre sonra Grace kasabadan kaçmaya çalışır lakin bunu başaramaz ve bunun üzerine kasaba halkı Grace'in boynuna bir zincir bağlarlar. Ona adeta bir hayvan muamelesi yaparlar. Boyununa bir zincir ve zil takarlar. 


Bu noktada Grace karakterine ayrıca değinmek istiyorum. Kaçtığı mafya aslında babası ve onun kötü işlerine katkı sağlamamak için aslında ondan kaçan birisi. Herkesi her daim affeden, sırf mafyanın zulmünün tarafında yer almamak için Dogville halkının zulmüne uğramayı kabul eden, giderek sessizleşen bir karakter Grace. 

Tom ise uzun zaman boyunca kasaba halkının aksine Grace'e hep iyi davranan centilmen erkek karakteri demeyi çok isterdim lakin öyle olmuyor. Grace'i gördüğü gece onu mafyadan koruyup "Buradan bahsettiğiniz tarifte birisi geçmedi" diyen birisi aynı zamanda Tom. Lakin Tom,  mafyanın o gece kendisine verdiği kartı her daim elinin altında bulundurdu. Kısacası hiçbir zaman iyi biri olmadı aslında. 


Kısacası kendilerine adeta mahkum olan genç bir kıza karşı bir topluluğun zaman içinde o kişiye karşı değişen tutumunu, ahlâkî değerleri, insan psikolojisini ve daha birçok şeyi tüm çıplaklığı ile bize gösteren bir yapım Dogville. 


Şimdi değinmek istediğim bir başka konu var:

Stanford Hapishane Deneyi diye bir deney var. Gerçek hayatta birbirleri ile arkadaş olan insanlar bunlar. Bazılarına gardiyan, bazılarına ise mahkum rolü verilerek bu insanları tamamen gerçeğe uygun dizayn edilmiş bir hapishaneye alıyorlar. İlk günlerde arkadaş oldukları için gardiyan olan grup normal ve sakin davranıyor. Lakin birkaç gün sonra gardiyanlar gücün kendilerine verdiği imkanları kullanmaya ve zorbalık yapmaya başlıyorlar. Tıpkı Dogville filminde olduğu gibi ilk başta her şey çok iyi giderken gücü elinde bulunduran kesim zamanla ahlâkî değerleri yitirip gücünün yettiğine zulmetmekten geri durmuyor. 


Benim filmden öğrendiğim şey şu ki: İyi insan. içinden kötü düşünceleri geçirmeyen insan değildir. İyi insan, içinde var olan kötü düşüncelere rağmen iyi olanları seçen insandır. 


Filmi, daha doğrusu insanı özetleyen bir sahne vardı ki bir alıntı paylaşmak da isterim. Sahnenin tamamı kendi başına bir başyapıt iken ben sadece ufak bir kesit paylaşmak istiyorum. 


Sahip olduğu tiyatral havası ve tutumu ile, konusu ve işleniş bakımdan da Dogville her yönüyle benim nazarımda bir başyapıt konumundadır. Üstelik kasabanın kendi ipini kendi çekmesi de ayrı bir ironidir. Peki, filmi izleyenlere soruyorum: Sizce kasaba halkı yaptıkları bunca kötülüğe, zulme karşılık ölmeyi hak ediyor mu? 


"Gözyaşlarını tutabilirsen duracağım."

Grace