YOZLAŞMAYA KARŞI DERİN BİR HİCİV: 3 APTAL
YOZLAŞMAYA KARŞI DERİN BİR HİCİV: 3 APTAL
Yazımızın konusu belki de Aamir Khan'ın oynadığı en ünlü film olan 3 aptal. Gerek kendi içinde oluşturduğu atmosfer ile gerek kendi içinde oluşturduğu karakter tiplemeleriyle gerek senaryosu ile gerek de müzikleri izleyicinin zihninde ve kalbinde derin bir iz bırakarak yer edinen, kanımca, bir baş yapıttır 3 Aptal. İnceleme spoiler içerecektir. Öyleyse hadi başlayalım.
Filmdeki olayları ve karakterleri tek tek ele almak istiyorum ve karakter incelemesine Farhan ile başlamak istiyorum. Farhan filmde dış ses. Bir nevi olayları bize Farhan anlatıyor. Bu arkadaşa küçükken kimse "Ne olmak istiyorsun?" diye sormamış. Sınavı kazanınca direkt makine mühendisliği bölümüne yollamışlar. Orta gelirli bir ailenin çocuğu Farhan. Hafif kafadar, normalin biraz altında stresli ve sadık bir arkadaş. Asıl olmak, yapmak istediği meslek ise vahşi doğa fotoğrafçılığı. Gerçekten kuzey güney kadar zıt. Aile baskısı böyle bir şey işte.
Değinmek istediğim diğer karakter Raju. Bu elemanın ailesi çok fakir. Baba felç. Raju okuyacak da iş bulacak da para kazanacak da ailesine bakacak... Ölme eşeğim ölme. Tamamen çaresiz, Hindistan'ın o alt kesiminden olan bir aile kısacası ve Raju da bu ailenin sorumluluğunu üstlenmenin stresini yaşayan, sürekli her şeyden korkan birisi.
Değinmek istediğim bir diğer karakter dekanın kızı Pia. Pia evlenmek üzere olan bir doktor. Babası ülkenin en prestijli üniversitesinden dekan olan bir kız. Nişanlısı Suhas ise tam bir manyak. Adam fiyat etiketi adeta. Her şeyi etiket fiyatına göre değerlendiriyor ve her şey o etikette yazan fiyat kadar değerli. Aynı zamanda hiçbir şey o etiketlerden de daha önemli değil bu fırlama karaktersiz için. Pia Suhas'ın bu halini görünce de yavaş yavaş Ranço'ya aşık olmaya başlar. Ama Ranço ona çoktan aşıktır. Örnek bir sahne bırakıyorum buraya. Hem Suhas, hem Pia, hem de Ranço'yu anlatan güzel bir sahne. İnsan nişanlısını bir kol saati için bu kadar üzer mi ya demeyin. Üzer. Yönetmen karakterleri muhteşem işlemiş.
Şimdi ise sıra geldi Dekan Virus'e. Aslında adı Viru S. bilmem ne diye gidiyor. Ama öğrenciler ona virüs diyorlar. Gerçekten de öyle. Adam öğretmen değil adeta, bir makine imalatçısı. Öğrencileri birer yarış atı ve robot gibi görüyor. Bunun farkında bile değil. Üzerinde kurduğu baskılar yüzünden oğlu ve bir öğrencisi intihar ediyor ama o bu intiharların kendi kurduğu baskıdan dolayı olduğunu göremeyecek kadar kör birisi. Hikayede kampüste son sınıf bir öğrenci ödevini yetiştiremediği için ve üzerindeki baskıya dayanamadığı için intihar ediyor. Ranço da dekana "İntihar değil cinayetti." diyor. Dekan da karşı çıkınca ortaya muazzam bir şey çıkıyor. Dekana ömür boyunca unutmayacağı bir ders veriyor Ranço. Sahneyi buraya bırakıyorum, isteyenler bakabilir.
"Ben size mühendislik öğretmiyordum. Ben size sadece nasıl öğretileceğini öğretiyordum."
Gelelim Rancchoddas Shyamaldas Chanchad'a. Ne isim ama değil mi? Bu karaktere hayranım. Küçüklüğünde 1. sınıf 5. sınıf ayrımı yapmadan derslere giren meraklı birisi. Öğrenmeyi kendine meslek edinmiş, dekanın en nefret ettiği öğrenci olmasına rağmen kızına da aşık olacak kadar gözüpek, arkadaşları için her türlü fedakarlığı yapacak kadar da fedakar ve dostane, her sınavda 1. olacak kadar da çalışkan bir karakter. Aamir Khan'ın bu karakteri canlandırması muhteşem. Yani adam karkteri yaşıyor. Ranço'yu anlatan çok sahne var filmde. Aslında filmdeki her sahne Ranço'yu anlatıyor. Ama bir sahne var ki izlerken beni kendi sınıfıma, Türkiye eğitim sistemindeki ezberci öğretmenlerin ders verdiği dört duvar arasına aldı götürdü. Tek fark şuydu ki; bizim sınıfta, daha doğrusu eminim ki kimsenin sınıfında bir "Ranço" yoktu. Çıkıp "Siz bize kitapları ezberletiyorsunuz. Herhangi bir şey öğretmiyorsunuz. Bize test sorularında nasıl doğru şık işaretlenir onu öğretiyorsunuz." diyen biri yoktu. Gerçi kendi anılarımdan biliyorum, böyle dendiğinde hiç sıkılmayan, bunu alıp bir iltifat gibi kullanan öğretmenler çok ülkede.
Yazının bu kısmına kadar karakterler üzerinden filmde yer alan mesajları, filmin izleyicisine ne anlatmaya çalıştığını yazmaya, ifade etmeye çalıştım. Biraz da hikayeden, senaryonun işlenişinden, kurgunun ilerleyişinden bahsetmek istiyorum. Filmin çoğu Farhan'ın Ranço ile getirdiği üniversite yıllarını anlatıyor. Asıl hikaye ise yıllar sonrasında geçiyor. Farhan ile Raju Ranço'nun izini kaybetmişlerdir ve nerede ne yapar, hakkında hiçbir bilgiye sahip değillerdir. Ta ki (yazımda değinmedim ama) Çatur Ramalingam onlara bir gün bir telefon açana kadar.
Şöyle düşünelim. Bir adam var ve uçağa biniyor ve uçak kalkıyor. O an telefonu uçak modunda değil uçak yeni kalktığı için ve telefonu çalıyor. Bir haber alıyor ve kalp krizi geçirmiş numarası yaparak kalkmış uçağı geri indiriyor. Yanan bilet falan hiç umurunda değil ve koşa koşa havaalanından çıkıyor. Arkadaşını arıyor ve ona aynı haberi veriyor. Uykudan yeni uyanan bu ikinci adam ise haberi duyar duymaz evinden "pantolonsuz" çıkıyor. Peki ne bu haber? Onların hayatında büyük izler bırakmış ve artık izini bulamadıkları eski bir dostun bulunduğu haberi: (sadece iki kelime) Ranço geliyor. İnsanın Ranço gibi arkadaşlara ihtiyacı var cidden. Yıllar sonra bile adını duyduğumuz an heyecan duyacağımız, adını hayırla yâd edeceğimiz, bize ve çevresine faydalı, insanı değiştiren arkadaşlar.
Film, yozlaşmış Hint eğitim sistemini ve o sistemde yer alan yozlaşmış öğretmenleri adeta yerden yere vuruyor. Ülkenin en iyi üniversitesi bile bu kadar yozlaşmış iken... Tabi izlerken "Lan acaba bu Hint film yapımcıları bizi eleştiriyor olmasın" diye de düşünmeniz oldukça olağan çünkü aynı durum bizde de var. Sırf sınavdan yüksek not olmak için ders çalışıyor öğrenciler, o konuyu öğrenmek için değil. Kimse merak etmiyor vs vs. Bunlar uzar gider. Bu filmi defalarca izledim ve her izlediğimde bende derin bir iz bıraktı. Beni değiştirdi ve bunu yapmaya da devam ediyor. Vakit buldukça açın derim.
Umarım inceleme hoşunuza gitmiştir. Başka yazılarda görüşmek üzere, sağlıcakla kalın, hoşça kalın 🖐️🖐️
Görüşmeye katılın