RÜYAYI GÖRMEK, FARK ETMEK VE KAYBETMEK: BEFORE ÜÇLEMESİ
RÜYAYI GÖRMEK, FARK ETMEK VE KAYBETMEK: BEFORE ÜÇLEMESİ
Diyaloğun bir senaryodaki önemini kanıtlar nitelikte olan bu üçleme, sanıldığı gibi sadece rüyalarda var olan bir aşk öyküsünü mü konu alıyor? Birçok kişinin hayallerini doldurup taşırdığı doğru. Ama sadece hayalde kalmadığı da olmuş. Üçlemenin yönetmeni ve senaristi Richard Linklater, bu masalsı öyküyü sahiden de yaşamış.
Hayatta yaptığımız her şey sadece birazcık daha sevilmek için değil mi zaten?
Richard Linklater ve Amy Lehrhaupt
Linklater, üçlemeye ilham kaynağı olan Amy ile Philadelphia'da, 1989 yılında bir gece vakti tanışır ve sabaha kadar vakit geçirirler. Sabah yolları ayrılmadan önce -Jesse ve Celine gibi yeniden görüşmelerini riske atmayarak- birbirlerinin iletişim adreslerini alırlar. Daha sonra iletişimleri kesilir ve Linklater, Amy'ye ulaşamaz. Amy'yi bulma umuduyla da beraber -tıpkı Before Sunset'te Jesse'nin Celine'i bulmak için tanıştıkları geceyi kurgulayıp bir kitap yayımlaması gibi- tanıştıkları geceyi kurgulayıp Before Sunrise'ı yapar, ama ne yazık ki Amy galaya gelmez, hatta filmi bile izlemez. Ya da yapamaz; çünkü bir süre sonra Linklater'ın Amy'nin bir arkadaşından aldığı bilgiye göre Amy, 1994 yılında trafik kazasında ölür. Bu tarih de Linklater'ın filmi çekmeye başlamasından birkaç hafta öncesine denk geliyor.
Hayat zordur. Öyle olmalıdır. Acı çekmeseydik asla bir şey öğrenemezdik.
Rüyayı Görmek
Before Sunrise.
Bu bir rüyaydı. Uyandığımda hâlâ rüyada mıyım yoksa bildiğim gerçekliğe mi döndüm, anlayamadığım türden bir rüya. Yıllar da geçse anlamını bilemeyeceğim, tıpkı hayatın kendisi gibi bir rüya.
Viyana. Zamanda kaybolacağımız, karşımızdakinin gözlerinde uyuyacağımız bir geceyi çoğumuz istemişizdir. Her şeyin bir kenara bırakıldığı, sadece anın yaşandığı bir gece... Ana karakterlerimizden Jesse, Celine'e böyle bir geceyi yaşamak isteyip istemediğini soruyor diyebiliriz. Her ne kadar ani, her ne kadar öylesine başlayan bir gece olmuş olsa da, belki de hayatlarındaki en anlamlı, en güzel geceydi bu. Viyana'yı tanışalı birkaç saat bile olmamış biriyle birlikte gezmek, o birinin büyüsüne öyle bir kapılmak ki Viyana'yı bile unutmak... Belki de planları açısından böylesine ani bir karar vermek mantıklı değildi, ama birbirleriyle sohbet etmeye başladıkları zaman Jesse ve Celine'in de fark ettiği gibi; mantığın yerini hisler almıştı. İşte rüya böylece başlamış, böylece devam etmişti.
Gece olmuş, hayallerimle baş başa kalmıştım. İstediğimi düşleyebilirdim, mesela aşık olabilirdim. Hatta o kişiyle tanışırdım ve olağanüstü bir gece geçirirdik, hiç olmadığım kadar mutlu olurdum. Ama sonra... gün doğardı ve gerçekle, hayatla yüzleşirdim. En azından güzeldi, gün doğana kadar.
Birinin yerini asla dolduramazsın, çünkü herkes kendine has muhteşem ayrıntılardan oluşur.
Rüyayı Fark Etmek
Before Sunset.
En zor kısım bu olsa gerek. Ne rüyadaki kadar heyecan var, ne de rüya kaybedilince zamanla oluşan kabullenme hissi. İnanmak istememek, alışamamak, devam edememek var. Eksiklik hissi var.
Paris. Jesse, Celine'le sonunda yeniden karşılaşır. Ama umursamadan geçirebilecekleri bir gece yoktur karşısında. Düzene oturmuş hayatları, kurdukları aileleri vardır. Gençlikleri geride kalmıştır. Yalnız kalamazlar, yanlarından ayrılmayan hayatları vardır. Yalnız kalamazlar, yanlarından ayrılmayan kariyerleri vardır. Yalnız kalamazlar, yanlarından ayrılmayan sorumlulukları vardır.
İlk filmdekinin aksine, Before Sunset'te görmeye başlarlar, nereye gittiklerini, ne yapacaklarını. Artık ayrı hayatlara sahip olsalar da, başından beri ne yapacaklarını bilir gibidirler. Pişmanlardır. Ne olacağını bilmek yetmez, zaten hep öyle değil midir? Hep sorulmaz mı, neden daha önce yapmadım diye. Pişmanlıklarının devam mı etmesi gerekir, yoksa karar resmileştirilmeli midir? Before Sunset bize bunları sunar; bulanıklaşmış görüntü, netleştirilmeli midir? Bunun cevabını da mükemmel bir kapanış sahnesiyle "hissederiz".
Yalnız olmak... sevdiğin kişiyle yan yana olup yalnız hissetmekten daha iyidir.
Rüyayı Kaybetmek
Artık özlem de kalmaz, tutku da. İlişki iyice can sıkıcı bir hâle gelir. Olur olmadık zamanlarda kavgalar, haklı çıkmaya çalışmalar, bir şey kanıtlama peşinde olmalar görünür. Bu ilişkiyi izlerken yeter artık, demek isteyecek duruma gelmek üzücü, can sıkıcı.
Yunanistan. Masal gibi bir başlangıcı olan bu ilişkinin son filmdeki hâlini izlemek zor. Berbat bir ilişki değil, bildiğimiz, inişleri ve çıkışları olan bir ilişki sadece. Aslında sorun da bu, bu çiftte farklı bir şeyler gördüğümüzü düşünmüş, buna inanmıştık. İlk filmde bize rüya gibi bir tanışma sunulmuştu. Son filmle birlikte şunu anladık ki, bu ilişkinin bile sert bir inişi varmış. Her ne kadar muhteşem başlasa bile, bu sadece bir başlangıç. Aşk hikâyeleri hep güzel başlar zaten. Başlangıçları belki farklıdır, ama sonları hep aynı olur.
Gün doğumu, gün batımı gibi, belirir ve kayboluruz. Bazıları için çok önemliyizdir, ama sadece gelip geçeriz.
Diyalog Kullanımı
Bir yapımdaki diyaloglar eğer bayat, fazlalık, yapmacık, anlamsız, mantıksızsa göze batar. Bu üçlemede verilen aşkın abartısız, doğal, gerçekçi oluşu gibi diyalogları da aynen öyle. Serinin çoğu kısmı Jesse ve Celine'in diyaloglarından oluşuyor. Diyaloglar söz kalabalığından arınmış, senaryoya katkı sağlayacak şekilde tasarlanmış. Peki, bu serinin diyaloglarının özel yanı ne? İzleyiciyi nasıl kazanmış, sıkıcı değil mi?
Unutmayın, ikiniz de yıldızsınız. Milyarlarca yıl önce yıldızlar patladığında dünyadaki her şeyi oluşturdular. Ağaçlar, ay, bildiğimiz her şey yıldız tozudur. Unutmayın. Sizler yıldız tozusunuz.
Sıkıcı?..
Eğer saygı, güven, hayranlık değilse; nedir ki aşk?
Üçleme Hakkında Bilgiler
Julie Delpy, Before Sunset için üç şarkı yazıp seslendirmiştir.
Ethan Hawke (Jesse), Linklater'ın kendisine Before Sunrise'ın senaryosunu gönderdiğinde beğenmemiştir. Yine de Jesse rolü için seçmelere katılmıştır. Daha sonra Julie Delpy ile birlikte senaryonun büyük bir kısmını yeniden yazmışlardır. Buna rağmen ikilinin ismi filmin senaristleri olarak geçmeyince Delpy, hayal kırıklığına uğramıştır. Devam filmlerinde ise adları senarist olarak geçmiş ve iki filmde de En İyi Uyarlama Senaryo dalında Oscar'a aday gösterilmişlerdir. (Devam filmleri, uyarlama olarak kabul edilir.)
Ayrıca Julie Delpy'nin verdiği bilgiye göre; sanılanın aksine hiçbir doğaçlama yokmuş.
Üçlemenin en güzel yanlarından biri de kapanış sahneleridir. Yeniden buluşacaklar mı, Jesse ne karar verecek, ilişkileri ne olacak?.. Cevapları izleyiciye bırakılan sonlar, en sevilen sonlardan biridir.
Ethan Hawke'ın da dediği gibi; bu üçleme bir döngüyü anlatıyor. İlişkilerin döngüsünü. İlk filmin açılış sahnesinde kavga eden yaşlı bir çift görüyoruz, Jesse ve Celine ise bu çiftten rahatsız olan genç iki birey. Son film olan Before Midnight'ta ise bu ikili, kavga eden o çifte dönüşüyor.
Hatıralar harika şeylerdir, geçmişinle başa çıkman gerekmiyorsa.
Görüşmeye katılın