İNTİKAMDAN UMUDA: THE BATMAN (2022)

İNTİKAMDAN UMUDA: THE BATMAN (2022)


The Batman


The Batman, Bruce Wayne'in Batman oluşunun ikinci yılını ele alıyor. Sokak serserileriyle uğraşmasının yanı sıra; Penguen, Riddler gibi villain'larla (kötü karakter) da mücadele ediyor. 

Batman bir süper kahraman değil. Kahraman tanımı kişiden kişiye değişmiyor diyebilirsiniz, Batman resmî olarak bir kahramandır da diyebilirsiniz; benim için öyle değil. Diğer serilere girmiyor, sadece bu filmden bahsediyorum. İzlediğim Batman kesinlikle bir kahraman değildi. Birini kurtarmaya giderken, bu benim görevim, bu yapmak zorunda olduğum bir şey, demiyor. Onun derdi bu değil. O intikam! O sadece bunu istiyor. Ama nereye kadar? Bu değişiyor mu? Bruce Wayne, kahramancılık oynamak isteyecek mi? Bunun cevabı filmin sonunda veriliyor. O zamana kadarsa hayır, onun derdi kahraman olmak değil. Onu kahraman olarak gören de yok zaten. 

Bu saldırgan, öfkeli, acemi, işleri eline yüzüne bulaştıran iki yıllık Batman, nasıl Gotham'ın umudu hâline geliyor?


Gölgeler içinde saklandığımı sanıyorlar. Ama ben gölgelerin ta kendisiyim.

 



Bruce Wayne




Çok az Bruce Wayne sahnesi vardı. Parasını konuşturduğu bir sahne de yoktu, hatta sanırım -dalga geçtiğimi belirtmek istemezdim- parası da yoktu. Öyle bir sahne görmek kimseye zarar vermezdi, ama görmediğim için zararlı çıktığımı da düşünmüyorum. Fazlaca Batman gördüğüm için tatmin olmuş durumdayım sadece. Anlaşılan Wayne, Batman oluşunun ikinci yılında Batman kimliğine daha çok önem, ağırlık veriyormuş. İnsan içine fazla çıkmadığını da söylüyor zaten. Ayrıca geceleri hayatına devam ediyor ve karanlık ortamları tercih ediyor. Bir sahnede sabah güneşi gözlerine girince rahatsız olmuştu. Kendini öne çıkarmayı sevmeyen, içe kapanık bir Bruce Wayne sunulmuş.


En Sevdiğim Batman Filmi Olması




Diğer filmlerden daha iyi, gibi yorumlarda bulunmayacağım. Öyle bir iddiam da yok. Herhangi birinin bu filmdeki öğeleri diğer filmlerdekiyle karşılaştırmasını uygun bulmuyorum, sonuçta farklı bir Batman izledik. Ayrıca kalite olarak kıyaslarsak çok işimiz var demektir, zaten konu film yapmak olunca Nolan gibi bir yönetmenin üstüne çıkmak zor, ama asla imkânsız değil. En iyisi demeyeceğim, ama en sevdiğimdi. Klişeler yok muydu, vardı. Bu tür yapımlarda fazla özgünlük aramak bir tür hata olabilir zaten. Tat kaçıran kısımlar olduğu doğru, görmezden gelin diyemem çünkü ben de görmezden gelemiyorum. "Çünkü o benim babam!!" gibi şeyler duymaktan bıkmış durumdayım, bu filmde de duyup anlık bir tatsızlık yaşadım. Bazı diyaloglar her klişe yapımda görülür türdendi. 

Keaton'lı, Affleck'li, Bale'li Batman filmlerini Pattinson'lı Batman'den sonra yeniden izledim. Gerçekten daha mı sevdim, neden öyle hissettim merak etmiştim. O filmleri yeniden izleyince daha bir yabancı, daha bir ilgisiz kaldım o filmlere. Fark ettim ki bir anlık heyecandan dolayı böyle hissetmiyormuşum. Diğer filmlerden daha çok sevdiğim, beni daha çok içine çeken şey neydi? İlk düşüncede farklı hissettirdiğini anladığım şeyi hemen incelemeye aldım: Gotham City.


Gotham City Ve Atmosfer


Bu şehrin kötü yanı çoğu Batman filminde başarılı bir şekilde gösterildi. Suç fazla, insanlar yoldan çıkmış, Gotham adını duyan herkes kaçışıyor... Bunları biliyoruz. Hâlâ da oldukça iyi yansıtılıyor. Bu filmde farklı olan ise şehrin o havası, o rengi. Bunları yansıtırken de görüntü ve ses yönetmeni, müzik bestecileri oldukça önemli. Dune'un görüntü yönetmenliğini yapmış ve Oscar adaylığı kazanmış Greig Fraser, bu yapımda da işinin hakkını vermiş. Müzikleri besteleyen kişi de Spider-Man: No Way Home, Coco, Rogue One ve Up (Yukarı Bak) adlı yapımların müziklerini bestelemiş, Oscar ödülü kazanmış Michael Giacchino. Bir Batman filmi izliyoruz; aynı zamanda da bir film noir (kara film) izlediğimizi bize her an hatırlattılar. Atmosferden bahsediyorsak görüntü ve sesler, konuşmamız gereken başlıklardır. 

Ayrıca filmden sonra daha bir popüler hâle gelen, Nirvana'nın şarkısı Something In The Way'i de unutmayalım. Şu sıralar inanılmaz popüler.   


Batman Tanıtımı 




Batsignal'ın kullanılması, Batman'in hemen oraya gideceği anlamına gelmiyor. Ya buradaysa, dedirtiyor insanlara, bu da onları korkutan şey oluyor. Sinyalin anlatmak istediği asıl şey, Batman'in aramızda olduğu. Suçlulara korku salmasının yanı sıra masumlara da güven veriyor.

Batman'i ilk kez gördüğümüz sahneden bahsedelim. 

Gotham'ın suç dolu sokaklarında başlıyor. Eş zamanlı ya da değil, birçok suç işleniyor. Bu sırada muhteşem çekimler görüyor ve ciddi anlamda çok sevdiğim müzikler dinliyoruz. Birçok yerden suçlular görüyoruz. Soyguncular, masumları hedef olan sokak serserileri... O an, Batsignal -Türkçeye çevirmek istersek Yarasasinyali diyebiliriz sanırım- gökyüzünde görünüyor. Suçlulardan biri nereye kaçacağını şaşırıyor. Geliyor, gelecek derken bir türlü Batman'i göremiyoruz. Bu sırada müzikler heyecanı artırmaya devam ediyor. Ardından Batman gölgelerden görünüyor. 

Bu sekansla ilgili en sevdiğim şey verilen heyecan değildi. Batman cidden çok öfke doluydu, acımasızdı. Hiç yumuşak davranmıyor, merhamet göstermiyordu. Yine de yaptığı şey olağanüstü değildi, sadece birkaç kişiyi fazlaca dövmüştü. Sevdiğim kısım "süper kahraman" diye bilinen bir karakterin çoğunlukla yumruklarını kullanarak bunu yapmasıydı. İzleyici elbette dayak yiyen kötü adam bekliyor, ama daha süslü. Işınlar olsun, silahlar olsun vs. bir sürü şey bekliyor. Bunlar olmadan da seyirciyi içine çekmesini çok başarılı buldum. Karakterin nedeni bilinmez -kimileri için bilinmez- öfkesini böylesine hissetmek güzel bir deneyimdi.


Saf Bir Batman Filmi


Batman'in yenilmez olmadığını, hatalar yapabildiğini, dayak yiyebildiğini, insancıl yönlerine kapılabildiğini -ki Batman'in başlı başına intikam kaynaklı var olduğunu düşünürsek kendisi çoğumuzdan daha insan- göstermeleri, son zamanlarda çıkan "süper kahraman" yapımlarında sık sık görmeye başladığımız bir şey. Artık bu kahramanlarla dalga geçmek de popüler zaten. Yine de bu filmin bize sunduklarının birer başarı olduğunu reddedemem. 

Filmin gerçekçi yönü beni çok etkiledi, o bir kahraman, o her şeyi yapabilir, durumu söz konusu değildi. 

Halk zaten Batman'in koruyucu mu, tehdit mi olduğuna karar verememiş, çoğunluk tehdit olarak görüyor. Batman de kendisinin ne olduğunu, ne olmak istediğini bilmiyor. Asi bir şekilde, kendi kurallarıyla oynuyor. İntikamın ona ne getirip getirmeyeceğini anlamaya başlayınca, ne olması gerektiği üzerine düşünmeye başlıyor. İntikam olmak ona yetiyor mu, yoksa umut da olacak mı? 


The Batman, geçmişini öfke olarak kusan adamın gelecek arayışının hikâyesi.