Zihinlerimizdeki Evrenlerle Sanatı Kurtarmak
Zihinlerimizdeki Evrenlerle Sanatı Kurtarmak
Zihinlerimizdeki Evrenler
Milyarlarca insan; milyarlarca zihin, milyarlarca evren demektir. Kendi evrenimizde, insanlara anlatılmak için bekleyen birçok hikâyemiz vardır. Bazılarımız beklemiyor, "E anlatayım o zaman?" diyor ve işe girişiyor. Onlardan bazıları Fyodor M. Dostoyevski, Isaac Asimov, Sabahattin Ali, Quentin Tarantino, Hajime İsayama... Bunlar ve bunlar gibi isimler hikâyelerini dünyaya açmaya karar vermiş ve başarılı olmuş isimlerdir. Bir de bunu deneyip başarılı olamamışlar var... bir de, hiç denememiş; ama dinlemeye, gördüğümüz herkese anlatmaya değer hikâyeleri olanlar var. Onlar bir adım atmadığı sürece, bizler kim bilir ne tür harika evrenleri tadamadan yok olup gideceğiz...
Başarılı, başarısız; iyi, kötü birçok hikâye var anlayacağınız. Bu gözle bakınca, dediğim gibi, hepimizin bir hikâyesi, bir kurgusu var. İnsanlar var oldukça; yeni fikirler, görüşler, hayaller, evrenler, ilkler, sonlar, o zamana kadar var olmamış şeyler de var olacaktır. Bu yüzden de "Artık 2021 yılına kadar geldik, şu ana kadar pek çok hikaye anlatıldı, artık yeni bir hikâye çıkmaz, ne var ne yok zaten anlatıldı." gibi laflara oldukça karşı çıkıyorum. Zamanında pek çok dev eser, muhteşem fikir ortaya atılmış. Şimdi neden atılamasın? Bir de hatırlayalım ki; hayat varsa, umut da vardır.
Sanatta Sorun Nedir ve Nasıl Çözülür?
Bir Şeyler Yanlış Gibi...
Teknoloji ile iç içeyiz, e-kitaplar da mevcut artık. İnsanlar artık fiziksel bir şekilde raflarda duran kitaplarla ilgilenmiyorlar. İlgilenmiyorlar çünkü internet üzerinden okuyorlar, değil mi? Hayır, okumuyorlar. Sorun da tam olarak bu. Özellikle ülkemizin toplumu, internet üzerinden yaptığı o kadar şeyden -sosyal medyada takılmak, oyun oynamak, zaman öldürmek, adını bile duymadığı yazardan alıntı yapıp herkesin gözüne sokmak- dolayı, kitap okumayı "boş" buluyor. İlgisini çekmiyor. Düşününce, türlü türlü kitap var; herhangi bir kişiye, bir şekilde hitap edebilecek birçok kitap var. Ama insanlar şans vermiyor, okumuyor. Neler kaçırdıklarını bir bilseler... Konusu ilgisini çekmedi diye bir kitaba başlamamak, bir insanın en doğal hakkı. Buna diyecek bir şeyim yok. Yine de... keşke durum sadece bundan ibaret olmasa. Örneğin, ben polisiye sevmeyen biriyim, ama asıl önemli olan kitabın konusu olmuyor, kitap dolu doluysa, okuyorum. Bir eserin kalitesini anlamak için yazarı, yazıldığı dönemi, hakkındaki yorumları incelemek yeterli oluyor. Asıl önemli olan; yazarın benzetmeleri, alt metni, karakterleri değil de, neden kitabın hangi türde yazıldığı oluyor ki? Dikkat etmemiz gereken şey, gerçekten de bu mudur? Yani... keşke öyle olmasa, ama toplumumuz böylesini doğru buluyor, ne yaparsın...
Konumuz sadece kitaplar değil. İnsanların evrenlerinden bahsediyoruz. Örneğin, çizilen resimlerin de hikâyeleri oluyor. Bir resmi incelemek -aslında öyle olmasa da- kısa sürdüğü için, herkes vakit ayırabiliyor. Pablo Picasso'nun The Old Guitarist (Yaşlı Gitarist) adlı eserinin önemi nedir ki? Mavi Dönem içerisinde -Yaşlı Gitarist de dâhil- yaptığı eserler neden bulunduğu dönemin adı gibi mavidir? Ben kısacası bahsetmiş olayım: Arkadaşı kendini vurarak intihar etmiştir ve Picasso bundan etkilenmiş ve bir süre boyunca mavinin tonlarında eserler vermiştir. Tabii öylesine bakıp geçen insanlar buna, "Maviyi çok seviyormuş herhalde." gibi şeyler diyor da olabilir. Ayrıca... keşke ilgi gösterilen tek şey, kullanılan boyaların markası olmasa tabii ama, eh işte; en azından insanlar ilgi gösteriyor, diyebiliyoruz.
Sinema alanında işler daha hoş. İnsanlar izliyor; bundan hoşlanıyorlar. Film deyince birçok insanın fikri var. Her insanın bir zevki var; bu şekilde de korku, suç, romantik gibi kategoriler seçiliyor. Herkesin hoşuna giden en azından bir film vardır. Aynısı kitaplar için de geçerli olabilirdi, ama insanlar okumaya yanaşmıyor.
Filmin önermesi, oyunculukları, atmosferi, kurgusu, çekimleri... Bunlar kimsenin umurunda değil. Çok derin bir yapım dahi olsa... gerçi derinlik de seyircilerin umursamadığı, görmediği bir şey, doğru ya. Şu taraftan anlatalım madem: İnsanların ilgisini neden başarısız oyuncuların güzelliği, gereksiz patlamaların büyüklüğü, mantık hatalarıyla dolu aksiyon sahneleri çekiyor? Neden? Çünkü toplumumuz bundan hoşlanıyor, içindeki o hayvanı bu şekilde tatmin ediyor.
İnsanlar; izlemiş olmak için izliyorlar, okumuş olmak için okuyorlar, görmüş olmak için görüyorlar, bilmiş olmak için biliyorlar; bu yetmezmiş gibi bir de bildikleri şeyleri yanlış biliyorlar.
Sanatta Devrim Fikri
Sanattan yoksun, sanata yabancı kalmış bir toplum; kendi kendini yok eder. Hayal gücü, estetik, ortaya bir düşünce, bir fikir atabilmek... Bunlar bir toplumun sadece küçük bir kesiminde varsa, o kesim, millet tarafından değer görmüyorsa, bunlara sahip kişiler yüzyılda bir geliyorsa; en çok o millete acırım. Sanatsız bir toplumu, düşünmek dahi istemiyorum.
En kötü yanı da, ülkemizde kaliteli bir iş yapılsa bile, hak ettiği ilgi ve değeri görmemesi. Hatta öylesine bir baskı var ki, harika fikirler daha dışarı çıkamadan yok ediliyor. Kaliteli eserler, her ne kadar kaliteli de olsa, ilgi ve değer görmediği için kazanamıyor, yükselemiyor. Eseri ortaya koyan kişi de, yeni bir eser ortaya koyma cesaretini bulsa da, o gücü bulamıyor. Toplumumuzun sosyolojisini çözmüş kişiler, topluma göre eser veriyor. Belki isteyerek, belki de istemeyerek. İlgi görünce de aynı eseri yeniden ortaya koyuyor. Toplum bunu umursamıyor, önceden gördükleri saçmalık da hoşlarına gitmişti, bu da gidecek. Yaratıcı olmak suç, özgün olmak gereksiz, sanatsal olmak yapmacıklık...
Estetik ve fikirden yoksun eserler ortaya çıkıyor, bunlara sanat eseri demek ne mümkün? Ülkemizde, sanat alanında bir devrim gerekiyor. Bunu nasıl başarabiliriz? Bunu henüz bilmiyorum, ama birileri bir şeyler yapmalı. İçimizden biri -ya da birileri- tepeye çıkıp sesini duyurmalı. Sanatsever insanlara, "Buradayız!" demeli. Sanırım bu görev de bize, yani yeni nesle düşüyor.
Herkes birbirinden bir şeyler bekliyor. Neden kimse çıkıp da, ben yapacağım, demiyor? Söz sahibi olacağımız günlerde, umarım yazdıklarımı hatırlar ve başardığımızı söyleyebilirim kendime...
Görüşmeye katılın