Bir Soykırımın Portresi: Piyanist

Bir Soykırımın Portresi: Piyanist



Herkese selamlar. Piyanist filminin spoiler'lı incelemesine hoş geldiniz. Film, İkinci Dünya Savaşı esnasında Alman Nazilerin ilk olarak işgal ettiği yer olan Polonya'nın başkenti Varşova'da yaşayan Yahudilere yapılan soykırımı anlatıyor. 




Filmimiz, Varşova Radyo İstasyonu'nda piyano çalmakta olan Szpilman ağabeyimizi piyanosunun başında huzur içinde görmemiz ile başlıyor.  Hemen ardından koca bir gürültü kopuyor, camlar kırılıyor. Ama Szpilman ilk başta -beklemediğinden olsa gerek- biraz irkiliyor. Radyo ekibinin kendisine çıkmasını, bırakmasını söyleyip mekanı terk etmesine rağmen Szpilman piyanosunun başından kalkmıyor. Ta ki bir başka bomba ile başka bir cam kırıldıktan sonra yere düşüyor ve sonunda piyanosunu orada bırakması gerektiğini anlayarak oradan ayrılıyor. 




Szpilman ağabeyimiz ve ailesi Yahudiler. Toplumdaki Yahudi ötekileştirme hareketinden daha işlerin çok başında çok ciddi etkileniyorlar. Öyle ki tüm paralarını kaybediyorlar. İşler düzelecek derken her geçen gün daha kötüye gidiyor. Başka bir yere taşınacaklarını öğreniyorlar vs vs. Gitmeden önce biraz olsun ceplerine para koyabilmek için evdeki piyanoyu satmaya karar veriyorlar. Adamın piyanoya değerinin çok altında bir fiyat vermesi üzerine Szpilman ağabeyimizin erkek kardeşi adamın üzerine atılır. Lakin açlık diz boyudur ve piyanoyu satmaya ilk razı olan -düşük fiyat teklifine ve sanatına aşık olmasına rağmen- Szpilman olur. 

Yahudiler tek tek toplumdan tecrit edilirler. Öyle ki şehirdeki bütün Yahudileri tek bir bölgeye intikal ettirirler. Bölgeyi adeta bir cezaevi kurumuna dönüştürürler ve duvarın üstüne "ENFEKSİYON RİSKİ GİRMEK YASAKTIR" yazarlar. Sadece bir an olsun kendinizi oradaki Yahudilerin yerine koyun. Bu bile bir insanın psikolojisine çok ağır bir darbe iken... 




Yerde ölü şekilde yatan ve kimsenin umrunda olmayan insanlar, sevdiklerini ve akıllarını kaybetmiş insanlar, aklını yavaş yavaş kaybetmeye başlamış insanlar... Yaşadığınız mahallenin böyle dolup taştığını düşünün. İşte Yahudileri tecrit ettikleri yer tam olarak böyle. Durumun ne kadar vahim olduğunu şuradan görebiliriz. Filmde Alman askerler bir gece araçları ile Yahudi muhitine girerler ve herkesi derin bir korku sarar. Herkes ışığını kapatır ve kurbanlık koyun gibi beklemeye koyulur. Alman askerler herhangi bir eve girerler, gürültü patırtı ile kapıları zorlarlar. Akşam yemeği yemekte olan bir ailenin yanına gelip onlara ayağa kalkmalarını söylerler lakin tekerlekli sandalyede bulunan yaşlı bir adam ayağa kalk(a)madığı için onu balkondan aşağı atarlar. Binada bulunan herkesi gecenin o vakti dışarı çıkarırlar ve koşun derler. Çünkü kaçan birini vurmak düz size bakan birini vurmaktan daha çok tatmin edicidir. Hiç yok yere bir bina Yahudiyi 10-15 saniyede katlederler. Alman askerlerin canı sıkılmıştır çünkü.




Aradan geçen aylar neticesinde Almanlar bölgede bulunan Yahudileri doğudaki çalışma kamplarına göndermeye karar verirler. Koca koca trenler ile binlerce insan kötü, ağır çalışma koşullarında en ufak hatalarında öleceklerini bilerek çalışmaya götürülürler. Lakin Szpilman tam vagona binecekken görevli bir tanıdığı Szpilman'ı kenara çeker ve vagona binmesini engeller. Szpilman bundan sonra yalnızdır. Ailesi çalışma kamplarına ölmeye gitmiştir ve koca şehir artık ona dar gelmeye başlar. Sahnede geçen Alman askerlerin kahkaha atarak söylediği "Doğruca doğudaki eritme kazanlarına" söz de aslında gerçeği çok daha iyi bir biçimde yüzümüze vuruyor. 




Filmin devam eden kısımlarında Varşova'da çalışan Szpilman'ı görüyoruz. Yine Alman askerler zevk için canı sıkıldıklarında ona buna ateş ediyor, vuruyor, kırbaçlıyor. Szpilman Varşova'da bulunan lakin Yahudi olmadığı için duvarla tecrit edilmiş bölgede olmayan tanıdıkları sayesinde duvarın arka tarafına, yani şehre geri dönüyor. Bir evde saklanıyor ve -buradaki sahne cidden çok hoş- yan duvardan bir piyano sesi duyuyor. Aylar sonra ilk defa bir piyano sesi.




Filmin devamında ise Szpilman güvenlik nedeniyle sürekli olarak yer değiştirir. Kaldığı yer belli değildir. Gittiği herhangi bir yerde ne kadar kalacağını bilemez. Son gittiği yerlerden birinde onu oraya getiren kişi asla ses çıkarmaması gerektiğini söyleyerek oradan gider. Evde canı sıkılan Szpilman yanı başında duran piyanonun başına geçer. 3 buçuk yılın ardından piyanist ilk defa piyano başındadır lakin o tuşlara basamaz. Çünkü sessiz olması gerekmektedir. Olsun yine de, bu kadar bile Szpilman'a yetmişti doğrusu.. 

Filmin sonunda ise Szpilman harabe evlerde kalır ve bir Alman askeri tarafından bulunur. Alman askerine piyanist olduğunu söyler ve orada piyano çalar. Yıllar sonra, savaş başladığında Varşova Radyo İstasyonu'nda piyano çaldığı günden beri, ilk defa piyona çalıyordur Szpilman. Doyasıya hem de...

Filmde bulunan bütün kayda değer sahnelere yazımda yer veremedim.. Eğer öyle olursa sabaha kadar yazmam gerekirdi. Buna rağmen yazı fazla uzun oldu. Lakin incelenen film Piyanist olunca kelimeler kifayetsiz kalabiliyor. Piyanist filmi, İkinci Dünya Savaşı'nı sanatından ve ailesinden uzak kalmış, içinde korkuyu besleyen bir adamın gözünden bizlere aktaran bir şaheser.