İNCELEME: SQUID GAME
Squid Game, son zamanların en popüler dizilerinden. İsmiyle beraber sosyal medyada birçok edit ve fotoğraf görmüşsünüzdür. Akıcı, sürükleyici olması ve yaratıcı konusuyla izlenmeyi hak eden bir yapım bence de.
Klasik olarak diziden bahsedecek olursak - bu inceleme spoiler içerir- maddi olarak çok darda olduğu için seçilen yüzlerce insanın gizli bir şekilde bir adaya, oyun alanına getirilmesi konu. Her gün oynanacak oyunlarla beraber kazanılacak para ödülü var. Başlangıç olarak oyunculara dev bir cam kumbaranın içinde yüklü miktarda para gösteriliyor. Kişi sayısının azalmasıyla birlikte para ödülü de artıyor. Peki bu azalma nasıl sağlanıyor? Oynanan oyunları kaybetmek ve diğer oyuncular tarafından öldürülmeyle.
Görüldüğü üzere oyunumuzda ya hayat ya para prensibi var. İlk etapta, oyuncuları davet aşamasında, oyunu kaybedenlerin öldürüleceği söylenmiyor. Herkes gerçeği ilk oyun bittikten sonra öğreniyor. Sonrasında ise talep belli: Bizi geri götürün. Peki bu mümkün müdür?
Oyunun üç kuralı var:
1- Bir oyuncu oynamayı bırakamaz.
2- Oynamayı reddeden oyuncu elenir.
3- Çoğunluk kabul ederse oyunlar feshedilebilir.
İlk oyunda yüzden fazla verilen kayıptan sonra oyuncular 3.maddeyi öne sürerek oylama talep ediyorlar, son kişinin feshedelim oyu vermesiyle oyun feshediliyor ve herkes geri bırakılıyor. Ancak oyunda kalmak isteyenlerin isyanıyla beraber herkese bir davet daha gönderileceği söyleniyor ve gönderiliyor.
Aralarında oyundan ayrılmak isteyenler de dahil yine yüzlerce kişi aynı yöntemle aynı yere getiriliyor ve 6 günlük maratonumuz başlıyor.
Burada üzerinde konuşmak istediğim şey insanların hayatları pahasına para ödüllü bir oyunda kalmak istemeleri. Dışarıdan baktığımızda yaşamadığımız sürece paranın hiçbir anlam ifade etmediğini o yüzden bu oyuna ölüm ihtimali olduğunu bile bile katılmanın saçma olduğunu söylüyoruz. Yaşadığımız sürece paranın bir yerden bulunabileceğini de tabii. Ancak oyuncuların hayat koşulları gösterildiğinde paranın onlar için yaşam olduğunu anlıyoruz. Bu kafamızı kaldırıp düşünmemize sebep oluyor: Bir şey nasıl yaşamdan daha değerli olabilir? Bir şey nasıl hayata denk olabilir?
Burada acı bir şekilde paranın hayatlarımızın üzerinde istediğimizden çok çok daha fazla etkisi olduğunu fark ediyoruz. "Bu koşullarda yaşamanın bir anlamı zaten yok!" cümlesi oldukça ağır. Yaşamak dünyaya geldiğimiz ilk andan beri bizim hakkımız. Hiçbir şey ya da hiçkimse direkt ya da dolaylı olarak bu haktan vazgeçmeye bizi zorlayamaz. Ama yüzyıllardır süre gelen bu sistem yüzünden hayatı paraya bağlı bir olgu olarak ele alıyoruz ve paranın yokluğu hayatı da istemediğimiz kadar etkiliyor.
Bu acı gerçeği yaşayan oyuncularımız da oyunu oynamaya başlıyor ve çeşitli oyunlarla karşı karşıya geliyorlar. Bazıları arkadaşı, bazıları eşleriyle gelen bu oyuncular hayatta kalmak için oyunu kazanmak, bazı oyunlarda da kazanabilmek için birbirlerini öldürmek zorundalar. Burada ise 'bencillik' kavramı ağır basıyor. Herkes kendi hayatını diğerinden daha değerli buluyor ki ilk etapta bu da doğal geliyor. Ama empati yaptığımızda, kendimize "Benim hayatım neden onunkinden daha değerli olsun ki?" diye sorduğumuzda buna cevap bulabilmek çok zor. Nasıl dışarıda sizi sevdikleriniz, parayla birlikte güzel bir dünya bekliyorsa aynısı onun için de geçerli. O zaman hayatta kalmak için karşıdakini öldürmek doğru mu? Oyuna kadar bu sorgulansa, elden geldiği kadar karşıdakine zarar vermemeye çalışılsa da ölümle burun buruna gelindiğinde hırs ve bencillik önlenemez bir şekilde ağır basıyor ve o anda ölmesi gereken siz değil karşınızdaki kişi oluyor. Tesellimiz için bahanemiz ise hazır: Buraya kadar geldim, beni dışarıda bekleyen insanlar ve çok güzel bir hayat var. O yüzden yaşamalıyım. Bunun için nasıl bir yol izlersem izleyeyim.
Peki. Oyunlarımız oynandı, iç çatışmalar yaşandı, yaşamak için ihanetler edildi ve hayatta kalma içgüdüsüyle vahşileşildi. Neden? Dizinin başından beri kafamızı kurcalayan sorumuz.
Bu oyunu kuranların amacı ne? İnsanların hayatları söz konusu olduğunda nasıl davranacağını incelemek için bir deney mi? Paranın insana nasıl şeyler yaptıracağını göstermek için kanıt mı? Birkaç yüz insana borçlarını kapatabilmeleri için verilen bir şans mı?
Değil.
Sebebi eğlence.
Canları sıkılan zengin insanları eğlendirmek için düzenlenen oyunlar. Hayatlar üzerine girilen bahisler. Mesaj ise çok açık. Para verirsem insanların hayatlarıyla dahi oynayabilirim. Bu konuda yapabileceğiniz hiçbir şey yok.
Peki insanların canının bu derece sıkılması normal mi? Dünyada yapılacak o kadar şey varken neden bu? Bu soruların cevabını ise dizinin sonunda bize ölmek üzere olan yaşlı adam veriyor:
—Parası olmayan birinin çok parası olan biriyle ortak yanı nedir, bilir misin? Yaşamak ikisi için de keyifli değildir. Eğer çok paran olursa, ne alırsan al, ye veya iç, her şey sonunda sıkıcı gelmeye başlıyor. Bu yüzden eğlenebilmek için bunu yaptık, diyor.
İnanamayıp kendisine, sadece eğlenebilmek için mi bunu bize yaşattın, diye soran baş karakterimize ise:
—Unuttun mu? Ben kimseyi buraya zorla getirmedim. Sen de buraya kendi isteğinle döndün, cevabını veriyor.
Eh, ilk duyuşta kulağa haklı gibi gelse de kimseye bunu yine de yapma hakları olmamaları bir yana dursun, insanlara umut verdiler. Sıkıntılı ve stresli geçen hayatlarıyla hep hayalini kurdukları yaşamı vadettiler. İnsanların oraya gelirken amaçları ölmek değil yarışmanın tek galibi olarak parayla ömürlerinin sonuna kadar huzurla yaşamaktı. Hepsinin düşlediği şey buydu ve kimse ölme ihtimalini ölmemenin önüne koymadı. Çünkü herkese göre yarışmanın tek bir galibi vardı. Kendileri.




Görüşmeye katılın