İNCELEME: BİR İDAM MAHKUMUNUN SON GÜNÜ
İNCELEME: BİR İDAM MAHKUMUNUN SON GÜNÜ
1829 yılında kitabı ilk kez yayınladığında bunu adını kullanmadan yapmıştır. Bu davranışın gerekçesini ise biri oyun bölümündeki kişilerin konuştuklarında diğeri ise önsözde yer almak üzere iki farklı baskıdaki açıklamalardan öğreniyoruz: Fransız Devrimi'nin üstünden 40 yıl geçmesine rağmen hala devrim coşkusunu yaşayan çevrelerden gelen dikkat çekici olumsuz tepkiler.
Kitabın 1 ve 3. baskıları karşılaştırıldığında iki farklı başlangıçla karşılaşıyoruz ki bu oldukça önemli bir ayrıntıdır. 1829 yılında yayımlanan ilk baskıda roman, yazarının ismi belirtilmeksizin çok kısa bir önsözden, oyun metni ve kitabın kendisinden oluşur. 1832 tarihinde yayımlanan romandaki önsöz birincisinden çok daha açıklayıcı ve çok daha siyasal görüş bildiren bir nitelik taşır. Bunun sebebi ise 1829 ve 1832 Fransa'sı arasındaki farklılığın oldukça fazla olmasıdır. Bu farklılık tahtta oturan kişilerin değişikliğinden kaynaklanır. 1829 yılında tahtta 10. Charles oturmakta ve 1789 öncesi döneme dönme düşlerini gerçekleştirmeye çalışmaktaydı. Çevresine Cumhuriyet ve Napoléon karşıtı insanları toplamıştı. Fransız siyasal tarih literatüründe "aşırılar" olarak adlandırılan aşırı kralcıların egemen oldukları bir dönemdi. İkinci önsözün yazıldığı yıl, Temmuz Devri olarak adlandırılan 1830 ayaklanmalarının ardından tahta çıkarılan Louis-Philippe'nin ve liberal burjuvaların dönemidir. Bu iki önsözün, yazıldıkları döneme egemen olan rejimi yansıttıklarını da bir ölçüde söyleyebiliriz.
Bundan sonra 1832 tarihli basımın önsözüne biraz daha yakından bakacak olursak eğer, liberal burjuvaların döneminde idamın kaldırılma düşüncesiyle ile ilgili Victor Hugo'nun bir isyanı vardır: İdamın halkın isteği üzerine değil bakan olabilecek milletvekillerinin arzusu üzerine kaldırılması. Hugo, Temmuz Devrimi'nin ardından, sorumlu tutulan bakanları bağışlatmak için idamın siyasi bir polemik haline getirilmesine karşı olduğunu belirtmiştir.
Gelelim kitabın yazım amacından hareketle Victor Hugo'nun idam hakkındaki düşüncelerine.
Toplumun düzenini sağlamak için bu cezayı, bir caydırıcılık öğesi olarak görenler vardı. Victor Hugo, bu düşünceyi taşıyanlara daha 1830'lu yıllarda karşılık vermektedir. Cezayı verip insanı yok etmek yerine, suçluları iyileştirmeyi öğütlemekte, yok etme gücünün Tanrı'ya özgü olduğunu vurgulamaktadır; çünkü bu yok etme eyleminde bulunan insanlık, bunu yaparken içindeki nefret dolu duygularını boşaltıp yabanıl bir tören için ortam yaratmakta ve onu süslemektedir. Victor Hugo, insanlığın yarattığı bu vahşet sahnesini yıkmak istemektedir, çünkü uygar dünyada bu sahnenin yeri yoktur.
Önemli bir özellik olup bu kitapta değinmek istediğim bir diğer şey ise Victor Hugo'nun eserlerinde en sık kullandığı sözcük olan "sefil" sıfatıyla ilk kez bu romanda karşılaşmamız. Yazarın, zavallı, belirli yaşamsal olanaklardan yoksun, evrensel değerlere sahip olmayı umut eden ve yaşamın her anından, rastlantı da olsa, bir şeyler bekleyen her çeşit insan için kullandığı bir sıfat, bir addır bu sözcük. Bütün yaşamsal haklarından yararlanamayan ya da yararlandırılmayan bir insan, gerçek anlamda bir insan değildir onun gözünde.
Önsözlerden çıkıp eserimizin içine girecek olursak romanımız idam cezası alan bir adamın mahkemeye çıkışından idam sehpasına götürülüşüne kadar meydana gelen olayları, duygu ve düşünceleri içerir. Kitapta idam cezası alan kişinin suçundan hiç bahsedilmez ki bu kısmı da oldukça önemlidir. Çünkü Hugo'nun amacı toplumun vicdanına hitap ederek idam cezasına karşı bir tepki oluşturmaktı ve kişinin suçunun belli olması durumunda insanların "hak etmiş" tepkisi vermesiyle beraber amacına büyük bir darbe vurulacaktı. Bu yüzden kişiyi suçuyla değil de hayatıyla ve hayatında meydana gelen şeylerle özdeşleştirerek insan hayatının sadece kendisi için değil başkaları için de önemli olduğunu vurgulamak istemiştir. Bu "başkaları" ise kitapta karşımıza insanın en hassaslaştığı noktayla, bir çocukla çıkar. Kitapta idama götürülecek olan adamın en son 1 yıl önce gördüğü kızı 2 yaşındadır. "Bana asıl acı veren o!" der adam, "Ah! Şu jüri üyeleri, en azından görselerdi benim küçük Marie’mi? Belki de anlarlardı üç yaşındaki bir çocuğun babasının öldürülmesinin bir hata olacağını..."
Daha sonra idama götürülmeden önce babasıyla buluşan kızla başkarakterimiz arasında oldukça trajik bir an geçer: Kız en son iki yaşındayken gördüğü babasını 1 yıl sonra tanıyamaz hale gelir. Sohbetin ilerlediği noktada adam babası olduğunu söylediğinde ise kız "Hayır, benim babam daha yakışıklıydı." diyerek adamı yalanlar ve babası sarıldığında oldukça rahatsız olur. Bunun üzerine ise adam şu cümleyi kurar: "Ne yapacaklarsa yapsınlar artık, ben hazırım."
Kitabımızın sonlarına geldiğimizde Victor Hugo'nun şu düşüncesinin net bir şekilde romanda yer bulduğunu görüyoruz: "Çünkü bu yok etme eyleminde bulunan insanlık, bunu yaparken içindeki nefret dolu duygularını boşaltıp yabanıl bir tören için ortam yaratmakta ve onu süslemektedir." Gerçekten de başkarakterimiz idam alanına gelince kalabalıkta müthiş bir heyecan ve sabırsızlık hali olduğunu görüyoruz. Sadece yetişkinler değil çocuklar da dahil oluyor bu "gösteriye". İşte bu da Victor Hugo'nun kitleleri uyardığı başka bir nokta.
Yazımızın sonuna doğru gelip sizlere veda ederken Victor Hugo'nun 1832 tarihli basımda, kitabın önsözünde kurduğu bir cümleyi sizlerle paylaşmak istiyorum:
"Yalınlığıyla sizi isyan ettirecek bütün düşüncelerde, sıfatlarla gerçeği gizleyen bir şey vardır."
Okuduğunuz için teşekkürler!
Kitabımızın sonlarına geldiğimizde Victor Hugo'nun şu düşüncesinin net bir şekilde romanda yer bulduğunu görüyoruz: "Çünkü bu yok etme eyleminde bulunan insanlık, bunu yaparken içindeki nefret dolu duygularını boşaltıp yabanıl bir tören için ortam yaratmakta ve onu süslemektedir." Gerçekten de başkarakterimiz idam alanına gelince kalabalıkta müthiş bir heyecan ve sabırsızlık hali olduğunu görüyoruz. Sadece yetişkinler değil çocuklar da dahil oluyor bu "gösteriye". İşte bu da Victor Hugo'nun kitleleri uyardığı başka bir nokta.
Yazımızın sonuna doğru gelip sizlere veda ederken Victor Hugo'nun 1832 tarihli basımda, kitabın önsözünde kurduğu bir cümleyi sizlerle paylaşmak istiyorum:
"Yalınlığıyla sizi isyan ettirecek bütün düşüncelerde, sıfatlarla gerçeği gizleyen bir şey vardır."
Okuduğunuz için teşekkürler!
Görüşmeye katılın