DUNE: SONLARIN VE BAŞLANGIÇLARIN ANAYURDU

DUNE: SONLARIN VE BAŞLANGIÇLARIN ANAYURDU 




Korkmamalıyım. Korku aklın katilidir...


Frank Herbert'ın 1965 yılında yazmaya başladığı efsanevi bilim-kurgu serisi Dune, 1984 yılından sonra 2021 yılında sinemaya yeniden uyarlandı. Denis Villeneuve'ün yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı Dune, geçtiğimiz günlerde ülkemizde de vizyona girdi.

Altı kitaplık -yedinci ve son kitabı yazacağı sırada Frank Herbert hayatını kaybediyor- bir seri olan Dune, bir çöl gezegeni olan ve seriye adını veren Dune -diğer adıyla Arrakis- adlı gezegeni konu alıyor.

Lütfen billurbıçaklarınızı indirin. Çünkü bu, spoiler içermeyen bir inceleme ve öneri yazısı olacak. Gurney Halleck arka planda size basiletinden bir iki şey tıngırdatırken rahatlıkla okuyabilirsiniz. Çok da uzun yazmayacağım, kısa ve anlaşılır olması, sizlere karar aşamasında yardımcı olması, oldukça yeterli olacaktır.


Tam olarak başlamadan önce yarım yamalak hatırladığım bir sözü, kendimce düzenleyerek söylemek istiyorum:

 

Kitaptan uyarlanan filmin, aynen kitaptaki gibi olma zorunluluğu yoktur.

 


Nasıl Yansıtılmış? Kitabı Okumadan Anlar Mıyım?




Bu sözleri söyledik, ama tabii ki de bir sinemaya uyarlama söz konusuysa, filmin de uyarlandığı eserden -serbest uyarlama değilse- kopuk olmaması şart. Peki Denis Villeneuve, bunu başarabilmiş mi?

Film, ilk kitabın ilk yarısını anlatıyor, daha çok "evrene alışma ilk yarısı" tarzında bir bölüm zaten. Biraz durgun gelebilir size. Ayrıca ikinci kısım, oldukça aksiyonlu geçecek gibi duruyor. Filmin esere bağlı kaldığını söyleyebilirim. Ortaya koyulan şeyin bir film olduğunu düşünürsek; kitap kadar detaylı olmamasını, hızlı olmasını, bazı sahnelerinin eksik olmasını anlayabiliriz. Yine de Halleck'in basilet çaldığını görememek beni üzdü.

Kitabı okuyup aylarca beklediğimden midir nedir, sinemada hiç mi hiç sıkılmadım. Sonra, kitabı okumadan izleseydim ne olurdu, diye düşündüm. Olayı kavramak zor olur muydu? Alışması biraz zaman alabilirdi belki, ama çoğunlukla hayır, bilinmesi gereken terimleri de -ki bunlar seyircinin en büyük kaygılarından- açıklamışlardı filmde. Bunları diyaloglar yoluyla da gördük. 

Filmin başında biraz LOTR havası aldım, bir karakterin olayları anlatması... Sanırım birkaç dakikalık bir sahneydi o, onun ardından da olay örgüsüyle anlatım vardı. Kimler kimdir, ve neler yapar gibi soruları yanıtlamaya yönelik sahnelerdi bunlar, ayrıca filmin her yerine yayılmışlardı. Anlamanız açısından güzel sahneler, ama biraz yavaş gelebilir size, ve canınızı sıkabilir. Bu sahneler dışında pek de sıkıcı olabilecek sahne yoktu. Birçok şeyi ikinci filme bıraktıklarını düşünmekten çok, umuyorum. Dune hakkında öğreneceğimiz çok şey var henüz. Daha fazla detaya girersem çok büyük spoiler vereceğim gibi duruyor, hemen diğer başlığımıza geçelim.
 

Filmin Kadrosu ve Oyunculuklar




Baron Harkonnen... Yani Stellan Skarsgård... Nasıl desem, kitabı okurken Paul beni etkilerdi mesela, yaptığı ve yapacağı şeyler "wuhuu" dedirtirdi bana. Baron daha çok... iğrençti ve hiçbir şey yapmayacakmış gibi geliyordu. Birazdan ölür herhalde, diyordum her gördüğümde. Ama filmde... İşte Baron Harkonnen budur ya, falan oldum sürekli, ve oldukça korkuttu beni. Özellikle de "My desert... my Arrakis... my Dune!" dediği ve aynı zamanda oturduğu yerden yükselmeye başladığı bir sahne vardı ki, cidden, aradığım Baron resmen buydu. Karakteri bu kadar harika kullandığı için yönetmenimize, bu kadar güzel oynadığı için de oyuncumuza tebrik mesajlarımızı Haftalıkmag+ olarak yolluyoruz, umarım yıllar yıllar sonra mesajımız Dune'a ulaşır ve sayın Baron bunları okur.

Baron Harkonnen aşkımı buraya güzelce sıçrattığıma göre, diğer karakterlere göz atalım.

Paul, Dük Leto, Stilgar, Leydi Jessica, Gurney Halleck.
 Bunlar oldukça beğendiğim oyuncu seçimleriydi. Her biri cidden karakterinin havasını veriyor. Timothée Chalamet, bana sorarsanız tam bir Paul. Oscar Isaac, açıkçası Leto ile bütünleşmiş olduğunu düşündüğüm bir seçim. Javier Bardem, Fremen halkının bir parçası... Sanırım bir tek Zendaya'yı beğenmedim, Chani daha minnoş geliyordu hep, gerçi kendisini bu filmde çok az gördüğümüz için pek bir şey demek istemiyorum. Karakter seçimlerini ve oyunculukları oldukça başarılı bulduğumu söylesem yeterli olur sanırım.




Görseller, Sesler ve Nerede Nasıl İzlenmeli?




Sonunda çoğu kişinin en çok merak ettiği kısma geldik. Nasıldı, nerede izleyelim? 

Öncelikle görsellik kısmından bahsedeyim, diyeceğim ama, ayıp mı olur bilemiyorum doğrusu. Blade Runner 2049, Arrival gibi filmlerin yönetmenliğini yapmış Denis Villeneuve söz konusu olunca, ne dese bilemiyor insan. Tam bir görsel şölen söz konusu. Kamera açıları, renkler, mekânlar... 

Seslerin de az kalır bir yanı yoktu. Özellikle müziklerini Hans Zimmer'ın yaptığını duyunca, "Bu kadarı yeterli." deyip sinemaya koşanlar olmuştur eminim. Müzikler... Dune, Caladan, Paul'ün zihni... Nerede ne çaldıysa, beni oraya götürdü. Bir an Paul'ün kehanetinde kendimi gördüğüme yemin edebilirim. Evet, Gurney bana basiletinden bir şeyler çalıyordu...

Dune'un o karanlık, insana çaresizlik yükleyen ama bir o kadar da umutlandıran, heyecanlandıran, korkutan havasını; açıkçası mükemmel yansıtmışlar.

Hâlâ şansınız varken gidin ve sinemada izleyin. Olursa 2D, mümkünse IMAX izleyin. Bu deneyimi yaşamadan ölmeyin. Yıllar yıllar sonra çocuklara, torunlara anlatırsınız. Şaka da değil, zamanında Star Wars'u sinemada izleyip yıllar sonra torunlarına anlatan çoktur. 

Dune serisi, yeni bir Star Wars, yeni bir Lord of The Rings olabilir. Sinema için tarihi bir andı belki de, ama bunun farkına varmadan izleyen kaç kişi vardır, kim bilir; belki de gelecekteki insanların kıskanacağı kişilerdenizdir...


Tıpkı insan gibi, her gezegenin de bir başlangıcı ve bitişi vardır.