Şeker Ahmet Paşa Kimdir ve Eserleri Nelerdir?


Şekerci Ahmet Paşa Kimdir ve Eserleri Nelerdir?


    Türk ressam ve Devlet adamı olan Şeker Ahmet Paşa 1841’de İstanbul Üsküdar'da doğdu. Babası Ali Efendidir. İlk ve Orta öğretimini Üsküdar'da tamamlamış, 1855'te ise Mektebi Harbiyye'ye girmiştir. Burada resme olan ilgisi ve yeteneğiyle son sınıftayken resim öğretmeni yardımcılığına atandı. Mekteb-i Harbiye'den mülâzım olarak mezuniyeti sırasında yaptığı bir resimle devrin padişahı Sultan Abdülaziz tarafından çok beğenilmiş ve emri üzerine 1861-62'de Paris'te başarılı Türk öğrencileri için açılmış olan Mekteb-i Osmâni'ye gönderildi.



    Öğrenim sürecinde öğretmenlerinden Gustave Boulanger ve Jean-Léon Gérôme'un atölyelerinde çalışmış, resim tekniğini daha üst noktalara taşımıştır. Haricinde Paris Güzel Sanatlar Akademisi'nde resim eğitimini almaya devam etti. Bu sırada Cézanne, Renoir, Toulouze, Manet, Courbet gibi empresyonist ressamların açtığı yeni akım, o devrin en verimli cağını yaşatıyordu. Şekerci Ahmet Paşa ise bu akımda daha çok Courbet'in etkisinde kalmıştır. 



    1862’den 1871’e kadar Paris’te çalıştı. 1870’te Paris’te düzenlenen Evrensel Sergi’ye katıldı. Istanbul’a dönüşünde piyade yüzbaşısı rütbesiyle Tıbbiye Mektebi’ne resim öğretmeni oldu. Ayrıca Bayezit, Zeyrek, Kaptan İbrahim Paşa ve Sultanahmet sanayi mekteplerinde resim dersleri verdi.

    Kolağası (kıdemli yüzbaşı) olarak Abdülaziz’in yaverliğini yaptı. 27 Nisan 1873’te İstanbul Sanayi Mektebi salonunda, Türkiye’deki ilk resim sergisini açtı (bu sergide kendi yapıtlarının yanı sıra, başka ressamların ve kendi öğrencilerinin resimlerine de yer verdi).


    Portre, figür ve kompozisyon gibi türlerin pek denenmediği o devirde Şeker Ahmed Paşa, natürmortları ile dikkat çekti. İki yıl sonra, 1 Temmuz 1875’te bir sergi daha düzenledi. 1877’de dördüncü rütbeden Osmanlı nişanı aldı ve bir yıl sonra da kaymakam oldu. 1890’da ferikliğe (tümgeneralliğe) yükselmiş, 1907 yılına kadar sarayda yabancı konuklar teşrifatçısı olarak görev yapmıştır. 

    Şeker Ahmed Paşa, 18 Mayıs 1907 Cumartesi günü, Mercan’daki konağından Tepebaşı’na gitmek üzere çıkmış, Mahmutpaşa Yokuşu’nun başında fenalaşmış ve kendini bir dükkana atmış, kısa bir süre sonra da burada son nefesini vermiştir.

ESERLERİ


Ormanda Yol, 1906

    Resimlerinde doğa ezici bir ağırlıktadır. Doğanın betimlenmesinde kullanılan renkler ve ışık, tinsel bir içeriğin taşıyıcısı olup ona aşkın bir nitelik kazandırmaktadır. Resimlerindeki durgun ve sürekli ışık, nesnelere zamanı aşan anıt izlenimi vermektedir.


                                                                Yelkenliler, 1894-95

Sanatçının Yelkenliler adlı yapıtında, Ayvazovski’nin Ay Işığında Eyüp adlı resminin etkileri sezilmektedir.

                        Hisar ve Evler, 1899


   Bu iki yapıtı, Paris’ten döndükten yaklaşık yirmi yedi, yirmi sekiz yıl gibi uzun bir süre sonra resmetmiştir. Avrupa’da alınan uzun bir eğitim döneminden sonra bile, Şeker Ahmet Paşa’nın bu yapıtları sanki akademik değerler biraz göz ardı ederek ya da naif bir anlayışla yapmış olduğu izlenimi uyandırır.

                                    Otoportre


    Batılı anlamda Türk resim sanatında otoportre örneği olarak ilk akla gelen yapıt, Şeker Ahmed Paşa’nın kendini, bir elinde fırça, bir elinde paleti, ba­şında fesiyle son derece ciddi bir poz içinde betimlediği çalışmasıdır. 


Yararlandığım Kaynaklar:

Osmanlı Resminde Mimesis: Şeker Ahmet Paşa'nın Resimleri Bağlamında Bir Değerlendirme, Şeker Ahmed Paşa,